Salı, Ocak 28, 2014

Yollar

 
 
Yollar hep karışık. Şansın varsa anlık girdap kaçamakları yaşarsın; bir o zaman rahatlar yollar. Yollar hep var. Hep çok fazla var. Ben hep yoldayım. Gitmem gereken yeri bilmediğim zamanlarda da yollar var. Yollar hep var. Gitmek için çeşitli denemeler yapıyorum ama bazılarını yakalayamıyorum. Bazıları dediğim otobüsler. Otobüsler hep çok kalabalık. Hep çok saatsiz. Kalkması gerektiği saatte kalkmıyorlar. Birçok yol deniyorum ama bak benim elimde olmuyor. Yollar hep var. Otobüsler hep kalabalık. Ben hep yoldayım.

Pazar, Ocak 12, 2014

"İç Denge" Beyler, dağılın...



        Uzuuuuuun zaman olmuş ben gideli bitemeyen senfoniden. Peki ya nerdeydim ben? Bitmek bilemeyen tezimle (haziranda bitmesi umuluyor) uğraşıp duruyordum diyim ben size.  Tabi bir de sağlık sorunları... 24 yaşında bel fıtığı olur mu insan! Hem de ne fıtık! Çatlayıp patlamış disklerim. Tövbe tövbee. Burayı özlemedim değil ama. Hep aklımda hep ruhumda ama gelin görün ki bazen aklınızdan ve ruhunuzdan çıkmayanlar kaf dağı ardında kalabiliyor. Bazen siz itiyorsunuz oraya, bazen kendileri kaçıp saklanıyor. Bazen de ikisi de değil. Anladınız siz onu. 

        Bu yıl dinginim, huzurluyum, kendimleyim dahası. Üniversite yıllarını geride bırakmak demek, çok şey demek-miş-. Üstelik geride kalanların üzerine yeni bir hayat kurmak... Yaşayanlar farkındadır, yaşayanlar beni anlar. Zamanın içinde bir araf. Evrende bir araf. Dünyada bir araf. Sınır ötesinde bir araf. İçinizde bir araf... Araflar her vardır, ara ara yoklar sizi ama geçer, geçse iyi olur. İç dengenizi bulun. Ben bulamadım ama daha. Yardımcı olmak isteyen bana yazsa ya... İşin şakası bir yana, gerçekten iç denge önemli ve ben hala bulmakta zorlanıyorum. Sanırım benimkinin yaşla bir alakası yok. Benimki biraz yaşantı ve yaşanmışlıklarla ilgili. Bilemiyorum zamanla bulabilmem mümkün mü? Ama bence istenilen her şey mümkün. Polyannacılık oynamıyorum, gayet ciddiyim. Belki birkaç gün sonra okuyup gülerim. Ne diyorsun sen canıııım?? derim. Ama yok yok. Bakın görüyorsunuz nasıl dengesiz bir insanım inan olsun (!)

        Geçenlerde dinleyip bayıldığım bir parçanın linkini paylaşıyorum. İyi dinlemeler, iyi dinlenmeler, iç dengenizi bulmacalar... 

            

     

Perşembe, Ağustos 09, 2012

Ne güzel demişsin canım dedem...


         Rahmetli dedem M.Yaşar Ebeperi... Yıllar geçti sen gideli ama hala sen aklıma gelince dolar gözlerim ya da hala filmlerde dede-torun ilişkisi görsem ağlamadan duramam... Sen gittin ama dayım senin şiirlerine bir kitapta can verdi. Senin kitabında... Halk ozanı dedem benim... Biliyorum hep bizimlesin... 

        Dedemin bir şiirini paylaşmak istedim. Ne de güzel demiş...


ÇUL DA VERMEZLER

Zengin üstüne giyer, elbise yeni,
Rahat, yolda salar ayağı, eli,
Kadife minderdir her zaman yeri,
Fakir oturmak isterse, çul da vermezler.

Vücut yoruldu mu istiyor mola,
Millet baba diyor paraya pula,
Zengin taksi ile gidiyor yola,
Fakir yolda yürüse yol da vermezler.

Bu işler bizleri düşürdü vallahi derde,
İyilik yaparsan bilinmez nerde,
Zenginler çok ipler kırıyor her yerde,
Fakir dışarı çıkmıyor, kalıyor evde.

Bu işler dostlarım içimi yaktı,
Genç yaşta haksızlık belimi büktü,
Zenginin kızı, kırk bine çıktı,
Fakirin kızına, yüz de vermezler.

Zenginin hastası uçakla gider,
Zengindir, kendisi merak mı eder,
Hastayı duyan evine gider,
Fakir ölüyorsa su da vermezler.


Misafir zengin ise kapı açılır,
Altına minder koltuk atılır,
Sofraya çeşit çeşit nimet saçılır,
Fakir ölse de su da vermezler.

Parası olana diyorlar zengin,
Gezerken muhakkak ara bul dengin,
Seni kurtarmaz evdeki sergin,
Fakir isen kiralık ev de vermezler.

Zengin çalışır malını yemez,
Herkesi  kendi  bilir fakire vermez,
Azrail gelince canına değmez,
Fakire fukaraya çul da vermezler.


M. Yaşar EBEPERİ

Cumartesi, Ağustos 04, 2012

Gidememek-Gitmemek?


Parmak uçlarım gitmek istiyor bu gece...
Gitsinler tabii, durdukları kabahat.
'Yürek' yürek olsa belki o da giderdi
Ama yeltenmedi.

Salı, Temmuz 24, 2012

İyi tatiller :)




    Uzun bir aradan sonra bloguma yazmak... Özlemişim :) Tatil güzel şey sıcaklardan bunalsak da, boş oturmaktan yakınsak da, ayılıp bayılsak da güzel şey :) Ve ben tatilde yapılacak en güzel şeyler liste(m)sini yapmaya kadar verdim.

1) Tabiki denize girmek
2) Bronzlaşmak 
3) -Kesinlikle- Kumsalda kitap okumak
4) Kumsal dışında kitap okumak
5) Akşamüstü kordonda bira-patates ikilisinin keyfini çıkarmak
5) Soğuk duş alıp saçları kurutmamak
6) Bilumum dizi,film izlemek
7) :)
8) Alaçatı'da gezip bilekliklere göz atmak
9) Wakeboard yapmaya özenmek
10) Yatıp yuvarlanmak.

Haydi iyi tatiller :)



Perşembe, Haziran 21, 2012

"Üşümek"

        



        Derya 22 yaşında, fazla konuşmayı sevmeyen, iri gözlerinin zeytinlerle yarış içinde olduğunun farkında olmayan kendi halinde bir kızdı. Hem okuyup hem çalışıyordu. Harçlığı çıkıyordu hiç olmazsa.

        Yine çok yorucu bir günün ardından evine dönmek için vapura binmişti. Kulaklığını taktı-her zamanki gibi- en sevdiği radyo kanalını açtı ardından daldı düşüncelere...Neler mi geçiyordu aklından? Neler geçmiyordu ki...Onu -onları- terk eden babasını mı düşünsündü yoksa oturdukları evin vermekte zorlandıkları kirasını mı? Hayat zordu yaşadıkları ütopyada. Belki çekip gitmeliydi. Ama nereye giderdiki insan? Hele ki bir anne ve bir kardeşe sahipse o insan... Kulağında vızıldayan sivri sinekle kendine gelmiş gibi yapmış bir iki dakika geçmeden başka düşlere yelken açmıştı. Burnuna değen denizin kokusunu içine çekti,çekti...Ta ki özümseyene, onunla bir olana kadar.Sonra bir korku kapladı içini. Nedendi bilinmezdi. Gözünün önünü kaplamıştı bir gölge. Durdu,dinledi...

      Deniz karası saçlarını yüzüne değdiriyordu rüzgar ve şehrin sahte ışıklarından habersiz üşütüyordu açıkta kalmış kollarını. Üşümek güzeldi...

Perşembe, Mayıs 31, 2012

Külahta dondurma



Ben bugün mezun oldum...Ben bugün üniversite yıllarımdan ayrıldım, ben bugün dört yılda kurmuş olduğum güzel arkadaşlıklara, üzerimde emeği geçen öğretmenlerime, bölümün ortasına, geride kalanlara, Kafetto'ya, Villa Grilla'ya, eskimiş piyano tuşlarına, küçük çalışma odalarına, dolabıma, oyun dans müzik odasına, arka bahçeye, çardaklara, güzel öten kuşlara, mis kokulu ağaçlara,çiçeklere, öğrenci kimliğime, turnikelere, 7 numaraya, konserlere daha aklıma gelmeyen birçok şeye elveda dedim...Neler bekliyor şimdi beni? Öncekiler,şimdi ve sonrası...

Çok hızlı eriyip gitmedi mi zaman? Zaman külaha konmuş iki,üç top dondurma gibi. Bense -küçük elleriyle külahı tutamadığı için dondurması yere düşen- bir çocuk gibiyim. Öylece bakakalmışım yere, belki bir iki damla yaş ile birlikte. Bir külaha bakmışım bir de 'siyah,beyaz,pembe' renkli üç top dondurmaya.

Birbirine karışmış yerde yatan üç renk. Yokuş aşağı akıp gidecekleri yerde inatla tırmanya çalışıyorlar yukarı. Yer çekimine karşı gelen, yukarı tırmanan üç renk. Tırmandıkça yorulan, yoruldukça tırmanan...

Cumartesi, Mayıs 26, 2012

Bugün neden gelmedin?

Uzakta birisi mi var?
Kestiremiyor gözlerim...
Siyah bir gölge gibi sanki,
emin olamıyor aklım.
O sırada dinlediğim şarkının tesiri mi bu?
Yoksa gerçekten birisi mi var orada?
Sesleniyorum boşluğa...
Bir çıtırtı duyuyor gibi oluyorum,
seçemiyor kulaklarım
Sonra gittikçe uzaklaşıyor gibi oluyor gölge,
bense hiçbir şey yapamıyorum.
Sadece bir el kalkıyor
Benim elim sanki,
idrak edemiyorum...
Kalkıyor el,
yetmezmiş gibi sallanıyor bir de.
Bir sağa bir de sola.







Cuma, Mayıs 25, 2012

görmedim,duymadım,bilmiyorum.








Geceye açılırdı gözlerim
bakardım,
göremezdim.
Rüzgara açılırdı kulaklarım,
duyardım,
ürker kapatırdım.
Konuşmaya açılırdı dudaklarım
bilirdim,
bağıramazdım.


           

mesela...








Bir şarkı dinlersin mesela,
Vurur yüzüne yine yaşanamayanlar.
Ya da bir kitap okursun,
Umarsızlaşır hayat aniden.
Bir adam seversin mesela,
Kendini ifade edemez,
Ürkersin...
Yine,
Yeniden.